• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

BEBEK SAHİBİ OLAMAYANLARIN YAŞADIĞI PSİKOLOJİK SORUNLAR

BEBEK SAHİBİ OLAMAYANLARIN YAŞADIĞI PSİKOLOJİK SORUNLAR

Kısırlığın, erkekte ve kadında farklı nedenleri olabilir ve bu nedenlere yönelik farklı tedaviler (yumurtlama tedavisi, aşılama, tüp bebek...) uygulanabilir. Çiftler, çocuk sahibi olmanın farklı yollarını ararken baskı altında kalabilirler. Ruhsal sıkıntılar yaşayabilirler ve hem yaşamları güçleşebilir hem de çocuk sahibi olma ihtimalleri yaşadıkları baskı ile azalabilir.

Bazen çocuk sahibi olabilecek, yani fiziksel olarak sorun bulunamayan çiftlerin de bu konuda başarısızlık yaşadıkları, isteklerine ulaşamadıkları görülmektedir. Aşağıda, buna neden olabilecek bazı ruhsal etkenlerden söz edeceğiz. Yani fiziksel sorun bulunamayan ya da tüm tedavilere rağmen bebek sahibi olamayan çiftlerin olası psikolojik durumlarından.

BEBEK SAHİBİ OLMAYA HAZIR HİSSETMEMEK
Bunlardan ilki çiftin, ruhsal olarak çocuk sahibi olmaya hazır hissetmemesidir. Kendisini hazır hissetmeyen çiftler bazen çocukları olmasını hiç istemezler ve bunu açıkça ifade ederler. Bazı çiftler ise isteklidirler ama bilinçdışında kendilerini hazır hissedemediklerinden çocukları olamaz. Hatta bu durum uzadıkça böyle çiftlerin stresi iyice artar ve bu sefer de yaşadıkları stres yüzünden cinsel yaşamları bozulabilir.

BEBEK GELİNCE NE OLACAK?
Çocukları olduğunda yaşamlarının değişeceğinden endişe eden kadınlar gebe kalmakta zorlanabilmektedir. Gebelik, doğum ve doğum sonrasında yaşanabilecek fiziksel değişimler, anne olmaya geçişle ortaya çıkan ruhsal değişiklikler, bu kadınları kaygılandırabilmektedir.

Çift olarak süren bir evlilikte ilk doğumdan sonra anne-baba rollerinin ortaya çıkması, çift ilişkisinin dinamiklerini değiştirir. Kadının anne olması, erkeğin baba olması, çiftin anne-baba olarak uyumu ve anne-baba-çocuk üçlüsünün oluşturduğu ailedeki ilişkiler çiftin yaşamına birçok yenilik getirir. Bu yeniliklere uyum sağlayamayan, reddeden ya da önceki hallerinin özlemini çeken çiftler sorunlar yaşarlar. Tahmin edilen tüm değişim ihtimalleri çifti kaygılandırabilir ve bu değişimlerden kaçınırken bebek sahibi olamayabilirler.

BEBEK Mİ KARİYER Mİ YAPSAM?
Kadın için bebek sahibi olarak anne olmak, kariyer yapmayı engelleyecekmiş gibi gelebilir. Anne adayının zihnindeki karışılık bebek sahibi olma girişimlerini geciktirebilir ve bebek sahibi olma isteğini azaltabilir. Bu gecikmeler, anne adayının doğurganlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Anneliğin kadınsılık ile kariyerin erkeksilik ile bilinçdışı bağlantıları kadının doğurganlığına yansıyacaktır. Kadınlar için bu iki ideal arasında kalma hali tüm dünyada sık görülen bir sorundur. Ülkemiz gibi anne olmak isteyen kadınlara sağlanan sosyoekonomik desteklerin sınırlı olduğu ülkelerde ise bu ikilem daha da şiddetli olabilmektedir. Çalışmak ve annelik yapmak arasında kalan yalnızca kadın olmaz. Erkeğin bu konudaki düşünceleri ve eşine sağladığı destek de bebek sahibi olma sürecini etkiler.

ANNELİK GERİ DÖNDÜRÜLEMEYECEK
Bağımlı olabilmekle ilgili zorlukları olan kadınlar bir bebeğin kendilerine bağımlı olmasına katlanamayabilir. Bebeğin annesine yoğun bağımlılığı ve annelik rolünün bebek büyüdükçe sürecek olması böyle anne adaylarını korkutabilmektedir. Bu konuda anne adayının yaşadığı sorunlar kendi annesi ile arasındaki bağımlılıklardan kaynaklanabilir. Annesi ile çatışmalı ilişkileri olan anne adayları bebekleri ile de sorunlar yaşayabilmektedir. Annesi ile çatışmalı ilişkileri güncel yaşamda da devam eden anne adayları, bebek sahibi olduklarında annelerinden destek alamamaktan endişe edebilirler.

ANNE-BABA ADAYI ARASINDAKİ ALIŞVERİŞ
Anne olabilmek için baba adayından alınması, baba olabilmek için anneye verilmesi gerekenler vardır. Bebek sahibi olamayan çiftlerde erkeğin bilinçdışında kadına döl vermekle, bir kadına yakınlaşmakla ilgili çekinceleri ve korkuları olabilir. Bu erkekler hem vericilik hem de girişkenlik açısından geri durabilmekte ya da çok yüzeysel ilişkiler kurabilmektedirler.

Kadınlarda ise eşlerini küçümseme, değersiz görme ya da erkekliğe duydukları haset, erkeğin dölünü de değersizleştirebilmektedir. Böyle olunca erkekten alınanlar verimli olamamakta, bir bebek oluşturulamamakta, oluşsa bile anne rahminde yeterince misafir edilememektedir. Kadının erkeği değersiz gördüğü bir ilişkide tüp bebek yapmak, erkeğin devreden çıktığı bir yönteme dönüşebilir.

ANNE ADAYININ ANNESİ VE BABA ADAYININ BABASI İLE İLİŞKİSİ
Elbette gelecekte olabileceği tahmin edilen tüm değişimler, kişinin önceki yaşamından edindiği tecrübelere göre düşünülür. Anne adayı anne olduğunda annesi ile yaşamış olduğu ve belleğine kaydettiği ilişkiler canlanır. Baba adayı baba olduğunda da kendi babası ile ilişkileri canlanacaktır. Annesi ile çatışmalı bir yaşantı yaşamış olanlar ya da annesinden ayrışmakta zorlukları olan ya da bir anneyi örnek alamamış anne adayları anne olmakta güçlük çekerler. Anne adayının babası ile ilişkisinin derinliği ise kocası ile birlikteliğinin gücünü ve derinliğini belirler. Baba adayının kendi annesi ile ilişkisi iyi ise karısına empatisi kurabilecek, onun ihtiyaçlarını hissedebilecektir. Bu ilişkilerdeki sorunlar karı koca ilişkisinin derinliğini, içtenliğini ve gücünü belirlerken bebek sahibi olmak için gereken temelleri zayıflatır.

BEBEK NASIL YAPILIR?
Bu çok basit bir soru gibi görünebilir. Her erişkin bu soruya yanıt verebilir. Genel bilinenlerin ardında bir de her insanın bilinçdışında bu soru için farklı yanıtlar vardır. Bu yanıtlar çocuklukta oluşur ve kişinin yaşamını belirler. Bu yanıtların çocuğun zihninde oluşmasında iki faktör etkilidir. Bir tanesi anne-baba ile çocuğun iletişimi. Çocuk, cinsellik hakkında ya da nasıl bebek oluştuğu hakkında konuşabiliyor ve soru sorabiliyor, anne-baba da bunları çocuğun anlayabileceği biçimde yanıtlayabiliyor ise sağlıklı bir gelişim olacaktır. İkinci faktör de kardeşlerin dünyaya gelişidir. Bu dönemlerin nasıl yaşandığıi annenin kardeşe gebeliğinin nasıl geçtiği, kardeşin nasıl doğduğu ve kardeşe nasıl bakıldığı anne adayının bebek sahibi olmakla ilgili bilinçdışı yargılarını belirler.

Örneğin bir kadın bilinçdışında, yemek yiyerek çocuğu olabileceğine inanabilir. Bu yolla edindiği bebeğini kaka yapar gibi doğuracağını düşünebilir. Bu düşünceler bilinçdışında olduğu için kişi bunların bilincinde olmaz. Böyle yargılar, çocukken kardeşi olmuş ve kardeşinin doğumunu annesinin yemek yemesi ve kaka yapması ile zihninde açıklamış bir kız çocuğunda gelişebilir.

Bu durumda şöyle bir soru da oluşur: Cinsel ilişki ile bebeğin oluşumu arasında bağlantı var mı? Çocuk sahibi olamayan çiftlerin cinsel yaşamları ve cinsel ilişkiyi nasıl algıladıkları bebek sahibi olamamada ayrı bir etkendir. Kısırlığın tanımında belli bir sürede belli sıklıkta cinsel ilişki temposuna rağmen çocuk sahibi olamamak vardır. Bu nedenle kısır çiftlerin cinsel yaşamının temposu, cinselliğe bakış açıları da çok önemlidir. Cinsellikle ilgili sorunları olanlar bebek sahibi olmakta zorlanabilir.

Bazen tüm bu psikolojik sorunlar, yapay yollarla bebek sahibi olma isteğinin ardına gizlenir. Yapay yollarla bebek sahibi olma sürecinin ardındaki psikolojik faktörler yadsınırken anne ve baba adayı –özellikle de anne adayı- bedenlerini bu uğurda zorlarlar.

Böyle bir durumda yapay yolla çocuk sahibi olma denemeleri başarısızlıkla sonuçlanabilir ve tekrar tekrar denemeler yinelenebilir. Bu yinelemeler çifte ayrı bir psikolojik yük getirir. Eğer bu tür yinelemeler var ise ve fiziksel bir neden olmadığı halde bebek sahibi olunamıyorsa anne ve baba adayları işin psikolojik yönünü mutlaka değerlendirmelidirler.

Ruh isteyemiyorsa beden üretemez.


Psikiyatrist-Psikoterapist Ali Algın Köşkdere