• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

UMUTSUZLUK VE DEPRESYON

UMUTSUZLUK VE DEPRESYON

Her bireyin kendini güçlü ve değerli hissetmek için gerçekleştirmeye çalıştığı beklentileri vardır. Depresyon ve umutsuzluk ise bu beklentilerin kesintiye uğraması sonucu bireyin güçsüz ve çaresiz hissetmesidir.

TEMELDEKİ İSTEKLER
Bütün bu beklentiler altında temel olan belli başlı istekler vardır.
1. Değerli, sevilen, istenen birey olmak
2. Güçlü, üstün, güvenli, başarılı olmak
3. İyi ve sevebilen bir birey olmak

DÜŞ KIRIKLIKLARI
Ancak güçlü ve sarsıcı bir yaşam olayı, düş kırıklıkları ve örselenmeler, beklentiler açısından engeller ve çatışmalar yaratır. Bu çatışmada benlik güçsüz kalır ve özsaygı düşer. Artık birey umutsuzluk içindedir. Umutsuzluk içindeki birçok kişinin yaşam öykülerinde karşılıksız bir aşk, arkadaş veya sevgili tarafından uğranılan bir ihanet, işyerinde haksızlığa uğrama, iş kaybı, para kaybı, sınavlarda uğradığı bir başarısızlık, elindeki kaynaklarla gelecek hedeflerine ulaşamayacağı gibi travmatik bir simge bulunur. Önemli olan, yaşanılan travmanın neden bu kadar çaresiz bir duruma yol açtığını kavramaktır. Asıl çözüm görünür travmanın altındaki derin umutsuzluğu bulup, ortaya çıkarmaktır.

UMUT
Çok küçükken (bebeklikte), insan umutlarını annesine bağlamıştır. Onun sevgisi, ilgisi, varlığı umuttur. Annenin hep yanında olması ve küçük ayrılıklardan sonra hemen dönüp orada olması bebeğe güven duygusu verir ve değerli olduğunu hissettirir. Aksi bir durum, annenin ya da birincil bakıcının eksikliği ve kaybı ise bebekte güvensizlik, değersizlik ve umutsuzluk duygularının yerleşmesinde ilk belirliyici olabilir. Büyüdükçe yeni insanlar girer yaşama, anne tek umut olmaktan çıkmaya başlar. Yaşama yeni katılan farklı insanlar, işler, hedefler, başarılar olmazsa, derin bir yalnızlık ve umutsuzluk hissedilir.
Daha erken yaşlarda bireyler umutlarını daha çok dışsal koşullara bağlarken, büyüdükçe sıkıntı ve rahatsızlıkların kaynağını kendinde arama daha ağır basar. Umutsuzluğun altında çözümlenmemiş içsel çatışmalar vardır.

KABULLENİLEN ÇARESİZLİK
Bazen bu durum farkında olunur ve kabullenilir. Hayatın böyle sürüp gideceğini, bunun kişinin kaderi ve talihsizliği olduğu ve katlanması gerektiği düşünülür ve bunlara boyun eğilir. Bunların sonucunda hayatı değerli ve anlamlı kılacak hiçbir şey kalmaz. Umutsuzluğun nedeni de şuan ve gelecekte bu durumu değiştirmek için yapabilecek hiçbir şeyinin olmadığına duyulan inançtır.
Umutsuzluk, etrafımızdaki eş dost tanıdıklarımızdan iyi niyetli nasihatlar, övgüler, cesaretlendirmeler ile hemen değişecek bir ruh hali değildir. Kişinin bebekliğinden itibaren annesi ile olan ilişkisinden başlayarak yaşam döngüsü içinde kendi çatışmaları ile bağlantılı bir durumdur. Çözüm sürecinde bu durumun kaynakları aranır ve bunun değiştirilebilir bir durum olduğu görülmeye başlanır.

İDEALLER VE GERÇEKLEŞENLER
Kişilerin idealleri ile aslında yapabilecekleri ve olabilecekleri arasındaki uçurum, kişisel kaynaklar doğrultusunda birbirine yakınlaştıkça çözüme gidilir. Hayata dair beklentilerin gözden geçirilmesi ve değişim fikrine açık olmaya başlamak, sorunun çözümü için işbirliği sağlar ve umut doğurur.

TEKRARLAYAN UMUTSUZLUĞU YENMEK
Tekrarlayan depresyonların kaynağında umutsuzluk duygusunun tekrarlamasının ve şiddetinin önemli bir rolü vardır. Bu durumu düzeltilmedikçe sorunu tamamen çözmek mümkün olmaz. Sorun, yani durumumuz ve gelecek bize ne kadar çözümsüz ve karamsar görünse de er geç bir çıkış yolu bulunabilir. İyileşmek için yapılacak en büyük adım bu yolun görüneceğine olan inançtır. Bir umut olduğunu düşünmek içsel çatışmanızdaki direnci kıracak ve sizi çözüme ulaştıracaktır.

 

Klinik Psikolog Nihan Dikme