ERGENLİK VE CİNSELLİK
Ergenlerin ve ailelerinin cinsellikle ilgili yaygın endişeleri ve soruları da bu dönemde öne çıkar. Fakat bu konular özellikle toplumumuzda ebeveynlerle ergenler arasında rahatlıkla konuşulamaz ve kaygılar giderilemeyince cevaplanmayan sorular gerilimi arttırır.
Günümüz dünyasında evlilik öncesi cinsel ilişkiler ve yakınlaşmalar, bir önceki kuşaklara göre daha yaygındır. Bir önceki kuşaklara göre şimdiki gençlerin eğitim hayatını bitirmeleri ve iş sahibi olup evlenmeleri daha ileri ki yaşlara taşınmıştır. Aileler bir yandan gençlere evliliği ileri yaşlara ertelemelerini öğütlerken, bir yanda da cinsel ilişki kurmayı ertelemelerini beklerler.
Ergenler ve ebeveynler sıkça cinsel birleşme için uygun yaşı sormaktadırlar. Belirli alanlarda (oy kullanma, ehliyet alma, alkol kullanma gibi) yaş sınırları olsa da ilk cinsel birleşme için ve çocuk sahibi olmak için herkese göre belirlenmiş ideal bir yaş yoktur.
Cinsel birleşme yaşı, bireyin adına başkasının karar verebileceği bir konu değildir. Hiç kuşkusuz, birçok ebeveyn direk “evlenince yaşayacakları bir şeydir” deseler de günümüzde ergenlerin bu görüşü aileleri kadar kabul etmediklerini ve bu konuyla ilgili soruları olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple gençlere önerilebilecek en önemli şey hiçbir şeyi “aceleye getirmemeleridir”. Kararları üzerine iyice düşünmeli, artıları ve eksileri iyice tartmalılardır. Olası sevgilileri ile bir çift olmanın getirdiği ilişkiyle ilgili konular, cinsel yaşamla ilgili konular kadar karmaşıktır. Birinin erkek ya da kız arkadaşı olduğunu söylemek kolay olsa da ergenlik çağında bunun anlamı oldukça özneldir. Bazı gençler sırf erkek veya kız arkadaşları olmasını çok arzuladıkları için hoşlanmadıkları kişilere bile bağlanabilirken bazı gençlerin ilişkisi ömür boyu sürebilir.
Ergenlik dönemi her şeyin yeni yerine oturduğu fırtınalı, yoğun ve sancılı bir dönemdir. Bu dönemde gençler, deneme yanılma yoluyla kimliklerini oluşturmaya ve her şeyi keşfetmeye heveslidirler. Fakat aldıkları kararlar hatalara açıktır ve genellikle anne-babaları kaygılandırır. Cinsel birleşmenin, özellikle ilk deneyimlerin, çok özel ve unutulmayacak anılar olduğunu bilmek ve bu anıların güzel anımsanacak bir tecrübe olmasına dikkat etmeyi öğrenmeleri gerekir.
Sevgiliniz sizi terk edecek korkusuyla cinsel ilişkiye girmek, arkadaşlarınızın çoğu cinsel birliktelik yaşadığını anlatıyor diye sizin de yaşamaya kalkışmanız gibi durumlar istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Akran grubu baskısı ve cinsellikle ilgili konular söz konusu olduğunda burada bir de “abartma” etkenini unutmamak gerekir. Herhangi bir x pantolonunu giymenin havalı ya da cool olup olmadığı, gençlerin çevrelerine bakıp tartabilecekleri bir konu iken etrafımızdakilerin yaşadıklarını anlattıkları cinsel konuların boyutları ve gerçekliği doğrulanabilecek konular değildir.
Aileler cinsel yaşamlar ilgili konuları görmezden gelebilmekte, yok sayabilmekte ve “benim çocuğumun böyle bir düşüncesi/isteği yoktur” görüşünü taşıyabilir. Bu noktada ailelere önerimiz, çocuklarının bu konuları ebeveynleri ile konuşmayı tercih etmeyebilecekleri ihtimalini göz önünde bulundurmalarıdır. Aynı zamanda kendi gençlik dönemleri ile kendi anne babalarının dönemini, yaşadıkları farklılıkları, yaptıkları hataları ve kaçamakları anımsamaları, kendi çocuklarının gelişen dünyadaki yeni sorunlarına sağduyulu olmalarını sağlayacaktır. Elbette anne-babaların kuralları belirleme rolü vardır ama ergenlikte bunun nasıl uygulandığı ve konuşulduğu daha çok önem kazanır.
Klinik Psikolog Nihan Dikme