• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

SOSYAL KAYGI BOZUKLUĞUNUN ÖZELLİKLERİ -II

SOSYAL KAYGI BOZUKLUĞUNUN ÖZELLİKLERİ -II

Sosyal kaygı bozukluğu olan insanlar sosyal ortamlarda veya performans gerektiren durumlarda olumsuz değerlendirilip aşağılanacağı konusunda aşırı bir korku duyarlar. Bu kişiler, başkalarının kendilerini değerlendirileceği durumlardan sürekli olarak korkarlar. Aşağılanacaklarından tedirgin olurlar, utanç duyacakları ya da rezil olacakları biçimde davranmaktan korkarlar. Böyle korku duyulan ortamlarda aşırı düzeyde kendilerinin farkında olurlar. Kendilerini eleştirme eğilimleri olan bu kişilerde kızarma, çarpıntı, terleme ve titreme gibi fiziksel belirtiler meydana gelir. 

Bu tür sosyal kaygısı olan kişiler çok yoğun endişe ve sıkıntı yaşarlar ve düşüncelerini ifade edecek kelimeleri bile bulmakta zorlanabilirler. Bu zorluk sonucu utanç ve aşağılanma hissederler. Bazıları ise kızaracakları veya insanların fark edeceği biçimde seslerinin ya da ellerinin titreyeceği ve bu gibi olaylar sonucu yine utanacaklarından korkarlar. Bu belirtilerden herhangi birinin diğer kişilerce fark edildiğinde kaygıları işlevselliklerini bozacak düzeye dek artar.

Diğer bir sosyal fobi de başkaları ile birlikte yemek yemedir. Kızarma ve terleme dışında bu kişilerin en büyük korkusu ellerinin titreme olasılığıdır. Yiyeceği tabaklarından alıp ağızlarına götürürken elleri titrer ve üzerlerine dökerlerse bu durum belirgin hale gelir ve kişinin utanmasına ve kendini aşağılanmış gibi hissetmesine yol açar.

Genel tuvaletleri kullanma da bir kısım insanlar için sosyal kaygı uyandıracak alanlardır. Erkekler pisuarın önünde işeyemediklerini hissettiklerini ve başkaları onların işemesini beklerken idrar yapmaktan kaygılandıklarını bildirmektedirler. Umumi tuvaletleri, idrar sesinin duyulabileceği endişesi ile kullanmaktan kaçınan kadınlar da çok zorunlu olup da tuvalete girdiklerinde suyu açtıklarını, böylece idrar sesini duyulmaz hale getirdiklerini bildirmektedirler.

Sosyal kaygı bozukluğunda ortak olan tema, sosyal durumlarda kötü performans gösterme korkusudur. Utanma veya rezil olma konusunda kaygı duyduğunda hastalar sıklıkla fizyolojik belirtilerden yakınırlar. Sosyal bir ortama girdiklerinde sıklıkla kalp çarpıntısı, terleme, kızarma ve el titremesi meydana gelir. Kendi belirtilerini ve sosyal kaygılarını gerçekte olduğundan daha abartılı yaşarlar ve genelde red edilmeye karşı aşırı duyarlıdırlar. Depresyonları arttıkça bu duyarlılıkları da artış gösterir. Başkalarının düşünceleri konusuna yoğunlaştıkları için sıklıkla onların görüşlerini ya yanlış yorumlar veya abartırlar. Birçok insana göre olumsuz algılanma korkuları daha şiddetlidir. Genellikle bu kişilerin benlik saygısı düşüktür çünkü aşırı kaygıları veya kendi uygunsuz davranışları ve bunların yaşamları üzerindeki etkisi konusunda içgörüleri tamdır.

Kişileri kaygılandıran ve korkutan koşullardan bazıları:

  • Başkalarına tanıştırılma,

  • Yetkili kişilerle tanıştırılma ve görüşme,

  • Telefon kullanma,

  • Misafir kabul etme,

  • Bir işi yaparken izlenme,

  • Şaka yapılma,

  • Tanıdıklarla birlikte yemek yeme,

  • Başkalarının önünde yazı yazma,

  • Umumi tuvaletleri kullanma,

  • Topluluk karşısında konuşma,

  • Alış-veriş yapma.

 

Yapılan araştırmalar sosyal fobisi olan kişilerin tutarlı bir şekilde, kaygı ve korkularını arttıran bazı düşünce biçimlerini kullandıklarını göstermektedir. Bu düşünce biçimleri için 4 varsayım öne sürülmektedir:

1. Tehdit edici sosyal durumların olasılığını abartma,

2. Olumsuz yargı sonucu aşağılanma ve red inancı,

3. Tamamıyla kaygısız bir performans beklentisi,

4. Katı, mükemmeliyetçi ve kurallara harfiyen bağlı olarak, gerçek dışı bir üstün performans beklentisi taşımaları.