• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

DEPRESYONDAKİ KİŞİNİN KAYBOLAN YÖNLERİ NELERDİR?

DEPRESYONDAKİ KİŞİNİN KAYBOLAN YÖNLERİ NELERDİR?

Depresyon insanın yaşamından güzellikleri ve keyifleri alıp götüren bir hastalıktır. Depresyondaki kişi kayıpları ile, karamsarlığı ile uğraşırken yaşamının geri kalanını da kaybeder. Geçmişte yaşadıklarına duyduğu öfke ile yaşadığı anı ve geleceğini de yıkar. Depresyondaki kişi normalde bir insanın yaptıklarını yapamamaya başlar. Yapamamazlıklar depresyonu iyice derinleştirir. Aşağıdaki yazıda depresyondaki insanın neleri yapamadığına ve bu durumların çeşitli özelliklerine değineceğim. Depresyonda olan kişiler bunları fark edemezler, bu nedenle bunları fark etmelerinde onlara destek olmak gerekir. Depresif yakınmaları kısa süre önce değil de yıllar önce başlayan ve depresif özelliklerin karakterin bir parçası haline geldiği depresif kişilikler, neleri yapamadıklarına dair bir içgörüye sahip olabilirlerse zamanla bu içgörü, değişimi ve iyileşmeyi de getirebilir.

Araştırmacılar son yıllarda, olumsuz duyguların yanında mutluluk ve neşe gibi olumlu duygular üzerine de araştırmalar yapmaktadırlar. Neşeli ve mutlu insanlar ile neşesiz ve mutsuz insanlar arasındaki farkları tahmin etmek zor değildir. Araştırmalar neşeli ve mutlu insanların bilişsel esnekliğinin daha fazla olduğunu, sorun çözme yeteneklerinin güçlendiğini göstermektedir. Mutlu insanlar, hafızalarını daha iyi örgütleyebilirler ve bütünleştirebilirler, araştırmalar onların daha verimli düşündüklerini ve daha iyi plan yaptıklarını, daha işe yarar yargılamalarda bulunduklarını ortaya çıkarmıştır. Mutluluğun, sosyal işlevselliği ve sosyal sorumlulukları arttırdığı, sosyal yaşama katkıda bulunan, cömertlik, yardımseverlik gibi yönleri ön plana çıkardığı görülmüştür. Neşenin ve mutluluğun ardından, olumsuz duygulanımların yarattığı gerginlik ortadan kalkmakta ve keyifli bir sakinlik ortaya çıkmaktadır.

Depresyonda ise mutluluk ve neşe ortadan kalkar. Yaşama ve insanlara ilgi yok olur. Yaşamın keyfi gitmiştir. Yerine üzüntü, karamsarlık ve olumsuzluk gelmiştir. Enerji ve heyecan yerini uykuya ve yorgunluğa bırakmıştır.

Depresyon yaşayan kişilerin geçmişinde kişiye ağır ve örseleyici gelen, yaşamını karartan olaylara sık rastlanır. Bu olaylar kişinin ruhsal enerjisini öyle bir tüketir ki ya da kişinin çevreden alması gereken ruhsal beslenmeyi öyle bir engeller ki kişi gelecekteki yaşamında bu ruhsal enerjiyi yeniden biriktiremez. Bazen çevresinden beklediği desteği zamanında ve istediği gibi alamamanın verdiği öfke ile çevresine, ilişkilerine saldırır. Affedemez, hoş göremez, öfkesini yenemez. Bunların ardından yenilenerek yaşamını sürdüremez.

Depresyondaki kişi, yaşadıklarını, hissettiklerini, zorluklarını anlayacak insanları çevresinde bulamamaktan yakınır, yoğun bir yalnızlık hisseder. Buna en çok maruz kalanlar çocuklardır. Ailede sorunlar yaşandığında çocuklar ihmal edilebilmekte, çocuklar yaşadıkları sıkıntıları paylaşmakta zorluk çekebilmektedirler. Çocuklukta böyle bir durumla karşılaşmak, anlaşılmadığını hissetmek, gelecekte depresyonun ya da başka bir psikiyatrik sorunun gelişmesinde önemli bir risk faktörüdür. Bu açıdan, günümüz insanı sıkıntıdadır. Çağımızda sosyal ilişkilerde yaşanan gerilemeler, kısıtlılıklar ve yüzeysellikler depresyonun gelişiminde önemli roller oynamaktadırlar. Bu olumsuzlukların ağına takılan depresif kişiler bu ağdan kendilerini kurtaramazlar, ağın içinde debelenip dururlar.

Bazı zamanlar da kişiler, kendilerine ağır gelen kayıplar yaşarlar. Bu kayıpların yasını tutamamak ya da bu kayıpların yasına gömülme, depresyona neden olabilir. Depresifler yaslarını tutamazlar ya da yaslarından çıkamazlar. Örneğin 12 yaşında babasını kaybetmiş bir kız çocuğu hem yası ile hem ergenliği ile baş edemeyebilir. Buna bir de annesinin yas tutamayışı ya da annesini üzeceğini düşünerek tüm üzüntülerini bastırmaya çalışma eklenirse bu kız büyüdüğünde depresyon yaşama açısından riskli olacaktır. Bazen ailenin bir üyesi öldüğünde evde güçlü bir matem havası, yıllarca sürebilmektedir. Böyle bir evde büyüyen çocuklar depresyona kolaylıkla yakalanırlar.

Depresif kişiler yaptıkları fedakârlıkları yapılandıramazlar; ya çok fedakârlık yaparak kendilerini tüketirler, ya yaptıkları fedakârlıkları daha sonra aptalca bulurlar, ya da fedakârlıklarının karşılığını alamamaktan yakınırlar. Maddi ya da manevi bir şey alıp vermek onlar için zordur.

Bu kişiler; içlerindeki acımasız, eleştirel, karamsar iç sesi fazlaca dinlerler. Bu sesler yaptıklarını ve yaşadıklarını değersizleştirir, aşağılar, suçluluk hissettirirler, yaşamdan keyif almalarını engeller. Böylelikle özgüvenleri beslenemez. Kendilerini sevilen ve iyi biri olarak algılayamazlar. En uç noktada yaşamı yaşamaya değer bulmazlar ve intihar ederler. İyi ve olumlu yorumlar yapan iç ses zayıf ve cılızdır.

Keyif alamadıkları ve enerjisiz oldukları için isteksizlik ortaya çıkar. Zamanla isteksizlik yüzünden yaşamları sığlaşır ve yataktan çıkamaz hale gelirler. Keyif alamama ve enerjisizlik yaşamla ilgili tüm motivasyonları etkiler.

Depresyondaki kişiler gevşeyip rahatlama yetilerini kaybettikleri, yoğun bir biçimde karamsarlaştıkları için gece uyku kaliteleri bozulur. Derin ve dinlendirici bir uyku uyuyamazlar. Sabah erken kalkma, gece uyanma ve karamsar düşünceler yüzünden uyuyamama şikâyetleri olur. Uykusuzluk da yorgunluğu şiddetlendirir.

Tüm bunlar depresif kişilere derin bir çaresizlik hissettirir. Bu çaresizliğin içindeyken çareler göremezler, çaresizliklerini azaltacak çareler bulamazlar. Çare bulacaklarına, yaşamın, yeni günün onlara çarelerle geleceğine dair umutlar besleyemezler, umutsuzdurlar. Bakış açıları o kadar karamsardır ki bu karamsarlığın içinde hiçbir ışık, umut, çare, iyilik göremezler. Bu açıdan bir körlük yaşamaktadırlar. Kötülükleri, olumsuz yanları görme açısından görme yetenekleri çok gelişmiştir. Görülmemesi gereken ya da görülse de bir şey yapılamayacak olan olumsuzluklara odaklanırlar. Ne olursa olsun, kiminle, nerede olursa olsun eğlenebilme, yaşamdan keyif alabilme becerileri azalır. Böylelikle umutsuzluklarına umutsuzluk, karamsarlıklarına karamsarlık katarlar. Çevrelerine ve kendilerine olan ilgileri azalır.

Depresyonda kaybolan, depresif kişilerin zamanla yitirdikleri bir diğer öge gülmek, şaka yapmak, neşelenebilmek ve eğlenebilmektir. Gülmek, şaka yapmak, birçok psikiyatrik hastalıkta insanın kaybolan bir özelliğidir. Ama gülememek, şaka yapamamak, hafife almamak depresyondaki ana sorunlardandır. Gülerek bize ve çevremize kötü gelebilecek, kötü hissettirebilecek durumları hafifletiriz. Aşağılanmış hissedebileceğimiz durumları gülerek aşağılar, üstesinden geliriz. Böylelikle özgüvenimizi korur, yaşadığımız durumun yarattığı öfkeyi boşaltır, tüm bunlara ek olarak kötü bir duruma gülerek durumu keyif alabileceğimiz bir hale getiririz. Gülerek ve şaka yaparak cinsellik ya da öfke yüklü dürtüler boşalma yolu bulurlar.