BABA VE OĞUL
Babanın Çocuğun Hayatındaki Yeri ve İyi Baba
Babanın, insan psikolojisindeki önemi üzerine yapılan araştırmalar biraz geri planda kalmış, son yıllarda önemini hissettirmeye başlamıştır. Baba, 30-40 yıl öncesine kadar çocuklarıyla ilişkisinde daha otoriterken ve uzaktayken, daha çok eve para getiren, evi koruyan bir konumdayken günümüzde ailedeki yeri anne-çocuk ikilisine daha yaklaşmış ve ilişkilerde daha demokratik bir düzey kazanmıştır. Günümüzdeki sosyal değişiklikler, çekirdek ailelerin artması, annenin çalışması veya uzun yıllar eğitim alması, babanın çocuk bakıcılığına katılmak zorunda kalması, babanın gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemde annenin daha yakınında olabilmesi, kadınların daha özgür bir yaşamı arzulaması, ilişkilerin insan psikolojisindeki yerinin daha yakından araştırılmaya başlanması babanın ailedeki konumu üzerinde daha çok durulmasına yol açmıştır.
Araştırmacılar babanın rolünü inceledikçe onun yaşam boyunca sürdürdüğü; koruyucu, kapsayıcı, destekleyici, mücadeleci, başlatıcı, kural koyucu, akıl danışılan ve örnek oluşturan yönlerini daha iyi anlamışlardır. Bunun yanında babanın ihmalkârlığının, etkin olmamasının veya yokluğunun her kültürde çocuğun bireysel, sosyal ve aile içi yaşantısında derin yaralar açtığını görmüşlerdir.
İyi bir baba olması için iyi bir anneye, iyi annelik yapılabilmesi için iyi bir babaya ihtiyaç vardır. Dengeli bir ailede eşler arasındaki işbirliği gebelik öncesinde başlar, gebelikte, doğumda ve doğum sonrasında sürer. Anne bebek ilişkisi yaşamın başında daha merkezde olduğundan ve bebek çevresini tanırken annesine başvurduğundan, annenin kocasına karşı tutumları çocuğun kafasındaki baba hayalinin şekillenmesinde çok önemlidir. Annenin kocasına karşı tutumlarının temelinde annenin kendi babasıyla kurduğu ilişki yatar. Çocuğun ruh sağlığının iyi gelişebilmesi için anne ve babanın arasındaki ilişkinin güzel olması gerekir. Çünkü çocuk, anne ve babasıyla özdeşim kurarken aralarındaki ilişkiyi de içine sindirir. Çocuğun zihnindeki baba, gerçek babanın, çocuğun hayalindeki babanın, gelenek ve göreneklerdeki babanın ve toplumsal yaşamdaki baba rolünün bir karışımıdır. Çocuğun zihninde canlandırdığı baba, yaşamın her evresinde değişir ve gelişir.
Baba Olmak
Baba, çocuk doğmadan önce anneye destek olurken, doğduktan sonra da anne-bebek ilişkisinin iyi olabilmesi için elinden geleni yapar, koruyucu ve destekleyici yönü ön plandadır. İlk dönemde anne kendisini bebeğine adar ve psikolojik açıdan desteğe çok ihtiyaç duyar. Babanın görevlerini aksatması durumunda anne çabuk tükenir, üzüntü ve kaygı yaşamaya çok yatkındır. Bebek, annenin ve babanın yarattığı güven ortamında ilk aylardan itibaren temel güven duygusunu kazanır, sevgi alan bebek ileride kendisini de sevebilir. Baba güvenin ve emniyette hissetmenin kaynağıdır. Bu sıralarda anne bebeğini kendisinin bir parçası gibi algılarken, baba baştan beri bebeği başka biri olarak algılar.
Bebek 2 yaşına yaklaşırken anneden ayrılmaya ve çevresindeki dünyayı araştırmaya başlar. 3-3.5 yaşlarında yeniden bir anneye yaklaşma-anneden ayrılma krizi yaşanır. Baba bu ayrılma dönemlerinde önemli rol oynar, bu dönemlerin daha rahat yaşanmasını sağlar, döneme hız katar. Annesinden ayrılırken kaygı yaşayan çocuk babasıyla kurduğu ilişki sayesinde bu kaygının üstesinden gelir. Baba, çocuğun özerklik duygusunu geliştirir. Erkek çocuk babasını örnek alarak kendi isteğiyle etkinlikleri başlatabilme ve bunları doyurma yetisini kazanır.
Baba, anne çocuk ikilisinde üçüncü kişi olarak yerini aldığında artık çocuk sosyal yaşama hazırdır. Annenin dışında bir başkasını, yani babasını zihninde canlandırabilen çocukta sembol oluşturabilme yetisi gelişir. Bu dönem insan psikolojisindeki en kritik dönemeçlerdendir.
3-3.5 yaşında kuralları ve sosyal yaşamı öğrenmeye başlayan çocuk, babasının gücüne ve kural koyucu niteliklerine sığınır. Çocuk uyum sağlarken sıkıntı yaşasa da, zorlansa da baba duruşunu koruyabilir ve sevgisini hissettirirse çocuk bu yaşadıklar sayesinde kendi denetimini sağlamaya başlar. Aynı dönemde çocuk öfke, sevinç gibi yoğun duygular yaşar, hareketliliği artar. Babanın yukarıdaki yaklaşımları duyguların ve motor hareketlerin denetiminde de önemlidir. Bu sırada anne-çocuk ilişkisinde yaşanan gerilimleri azaltmada babaya çok iş düşer. Anne “kötü” olduğunda babanın varlığı, baba “kötü” olduğunda annenin varlığı çocuğu rahatlatır. Baba, öfkeyi kontrol etmede ve uygun biçimde ifade etmede bir örnek olur. Baba, oğluna yıkıcı olmadan nasıl güçlü bir erkek olunacağını öğretir.
Kuralları öğrenmenin en tipik örneği tuvalet eğitimidir. Tuvalet eğitiminde baba, kural koruyucu özelliğiyle annenin yanında yer alır, anneyi destekler. Baba, bu dönemden sonra kural koyucu rolünü cinsel yaşam için de hissettirecektir. Erkek çocuk babasından nasıl bir erkek gibi işendiğini, nasıl tıraş olunduğunu ve banyo yapıldığını öğrenir. Bu dönemde erkek ve kız arasındaki cinsiyet farkı iyice belirginleşir. Erkek çocuk pipisinin farkına varır. Baba, oğluna penisiyle nasıl erkek olduğunun yanında erkek olmanın farklı yönlerini de öğreterek erkek cinselliğine derinlik katar.
Annesine âşık olan erkek çocuk için veya babasına âşık olan kız çocuk için baba, aile içinde yaşanan cinselliğin düzeyini ve şeklini belirler. Erkek çocuk, annenin bebeği olmaktan çıkıp onun sevgilisi olur. Artık babayı bir rakip olarak görmektedir. Burada yaşanan çocuksu cinsellikten şiddetle kaçınıp bastırmak veya çocuğu gerçek bir sevgili/rakip gibi görmek çocuğun gelecekteki cinsel yaşamı olumsuz etkiler. Babanın rakip olarak görülmesi; onun sevgisinden mahrum kalmaktan, cezalandırılmaktan ve aşağılanmaktan korkmaya yol açar. Babanın kendisini yenerek zarar vereceğinden korkan erkek çocuk, yine babasının yardımıyla, bu kaygısını oyun, spor gibi başka etkinliklerle aşmaya çalışır. Baba, oğluna karşı öfke ve nefret duyabilir ama bunu belli sınırlar içinde kalarak yapar. Bu sırada bile oğlunu sevdiğini hissettirir. Bu dönemi sağlıklı bir biçimde aşan çocukta, vicdan ve babayla sağlıklı özdeşim gelişir. Artık öfkesine tahammül edebilir, aynı kişiye karşı sevgi ve nefret duyabilir.
Oğlan Okula Başladı
Erkek çocuk, babanın tutarlılığını ve dengeli yaklaşımını iyice benimser. Baba oğluna, içinden ve dışarıdan gelen istekleri karşılarken uç noktalara gitmemesini öğretir. Okul çağına gelen çocuk babasından öğrendiklerini grup içinde uygular. Grup içinde yaşadığı sorunlarda babasının önderliğine ihtiyaç duyar. Artık ailesinde öğrendiklerini sosyal yaşamda deneyerek pekiştirmektedir.
Baba, oğlu büyürken bazen yaptıklarından gurur duyar, bazen de beklediklerini bulamaz. Bu duyguları en yoğun olarak ergenlik döneminde yaşar. Bu döneme dek anne-babasına daha sadık olan erkek çocuk, onlardan uzaklaşır, arkadaş grubunu daha çok tercih etmeye başlar. Daha önceleri tek model olarak gördüğü babasının yerine başkalarını örnek almaya başlar, kendisine yeni “babalar” bulur. Zaman zaman babasını yerden yere vurur, eleştirir. Baba ise oğlunda kendisini görür, kendi gençliğindeki hayal kırıklıklarını ve yarım kalmış emellerini oğlu üzerinden tekrar yaşar. Bu dönemde genç erkek, erişkin cinselliğini yaşamaya, aşık olmaya başlar. Gencin dürtüleri, enerjisi, istekleri ve yaratıcılığı zirve yapar. Ailesinden yavaş yavaş kopan genç onların yasını da tutar. Bu yüzden ergenliğe bir miktar hüzün hâkimdir. Bu ayrılığa ayrılamama eşlik eder. Genç erkek düş kırıkları yaşayarak ailesine geri döner. Onları, ne yaparsa yapsın yanında bulmak ister. Ergenlikte sınırların zorlanması ebeveynleri çok korkutabilir. Bazen bir uzmana başvurmaları gerekir.
Oğlan Evden Ayrılıyor
Ergenlik sonrasındaki bireyselleşme, bir meslek edinildiğinde ve evlilik hazırlıkları başladığında iyice ilerlemiştir. Bu sırada baba, yol ve yön gösterici olma görevine devam eder. Bu döneme kadar sağlıklı gelen erkekler, kendi mesleklerine karar verebilir, kendi yaşamını başarıyla şekillendirebilir. Karşı cinsle uzun süreli ilişkiler kurabilen bir erkek kendisine bir eş seçer ve evlendiğinde babasıyla kurduğu özdeşimi pekiştirir. Erkek, eşiyle ilişkisinde çocukken annesiyle arasında yarım kalan ve babası tarafından engellenen arzularını tatmin eder. Bu yaşananlar erkeğin anne-babasına karşı bakışını değiştirir. Babasına karşı duyduğu kıskançlık ve haset yerini sevgi, şefkat ve anlayışa bırakır. Artık kendisini daha gerçekçi bir şekilde onların yerine koyabilir.
Erkek çocuk, erişkinliğe ulaştığında artık eskisi kadar babasına ihtiyaç duymaz. Bu ihtiyacını zihninde taşıdığı baba imgesiyle karşılar. Ama yine de baba oğluna her zaman destek olacağı ve yanında olduğu hissini vermeli. Çok ihtiyaç duyduğunda oğlunun yanında olabilmelidir.
Oğlan Evlendi
Erkek çocuk evlenip çocuk sahibi olduğunda baba ve oğul bir kez daha aralarındaki ilişkiyi torun üzerinden gözden geçirme fırsatı bulur. Torununun yanında olan dede yılların deneyimi ve hoşgörüsüyle oğul-torun ilişkisi için örnek oluşturur. Bir erişkinin psikolojik gelişimi ebeveynlik kapasitesini etkiler. Psikolojik gelişim eşle kurulan iletişimin ve ardından çocuğa duyulan ilginin niteliğini belirler. Bir erkek baba olduğunda duygusal çalkantılar yaşar, oğlunu kucağına aldığında babasıyla yaşadığı eski çatışmaları canlanır, eski kırgınlıklarını, yenilmişliklerini hatırlar. Erkekler duygularını dile getirmekte zorlandıkları, karmaşık duygular yaşamaya pek alışık olmadıkları ve bundan genellikle kaçındıkları için, çocuğun gelişi erkekte huzursuzluk yaratabilir, onu heyecanlandırabilir.
Baba iyice yaşlandığında, bakıma ihtiyaç duyduğu günler geldiğinde baba-oğul ilişkisi tersine döner. Artık oğul babasıyla ilgilenir, ona bakar, sevgi ve şefkat gösterir. Bu ilişkide daha önce babanın oğluna yaptıklarını örnek alan oğul, babasına onun zamanında kendisine davrandığı gibi davranacaktır.
Babaya Karşı Son Görev
Ve elbette babanın ölüm vakti geldiğinde artık gerçek bir ayrılık yaşanır. Babanın bu dünyadan ayrılmasıyla oğul onunla ilişkisini tekrar gözden geçirir, ilişkiye yüklediği duyguları yoğun olarak tekrar yaşar. Tatminkâr bir baba-oğul ilişkisi yaşanmışsa ve eğer baba zamanında oğlunun gerektiği gibi bireyselleşmesine izin vermişse, oğul bu ayrılığı daha sağlıklı yaşar. Ama sağlıklı olması üzüntünün olmadığı anlamına gelmez, çünkü her yas üzülmeyi ve ağlamayı gerektirir.