• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

ACI VE ÜZÜNTÜYLE YAŞAMANIN KEYFİ

ACI VE ÜZÜNTÜYLE YAŞAMANIN KEYFİ

ACIDAN VE ÜZÜNTÜDEN KURTULMA

İnsan psikolojisinin temelini sıkıntıdan kurtulma, doyma ve sakinleşme dürtüsü oluşturur. Bu sakinleşme süreci insana haz verir. Bu haz, bazen açlığın ya da bir boşluğun doldurulmasıyla bazen de tokluğun ya da doluluğun boşaltılması ile ortadan kalkan gerilimle gelir. Bu sırada alınan haz, bunların yinelenmesini ve sürdürülmesini pekiştirirken yaşanılan zorluklara katlanılmasını sağlar. Aynı anda insanlar arası ilişkilerin temelleri atılır. Bebek sıkıntılarından kurtulmak için anneye, anne-baba birbirlerine, öğrenci öğretmene, öğretmen öğrenciye muhtaçtır.

BAĞIMLILIK DÖNEMİNDE YAŞANANLAR

İnsan yavrusu büyürken uzun süre ailesine bağımlı kalır. Bu bağımlılık başlarda mutlak bağımlılık düzeyinde iken zamanla kısmi bağımlılığa dönüşür. Genç birey aileden ayrılarak kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında bile başka ilişkiler kurmaya muhtaçtır. Ama artık bu muhtaçlık, kabul edilir, anlaşılır ve yönetilebilir bir hal almıştır.

ACI, SIKINTI VE AŞAĞILANMADAN HAZ ALMA

Eğer bir çocuk, bağımlı olduğu ailesindeki ilişkilerinde acıyı, sıkıntıyı ve aşağılanmayı sürekli olarak deneyimliyorsa zor bir çocukluk yaşıyordur. Yine de çocuklar bir biçimde yaşamda kalmanın yolunu bulurlar. Acı, sıkıntı ve aşağılanma ile birlikte yaşamanın yollarından birisi zamanla bunlardan haz almaktır. Aile içinde öğrenilen ilk ilişkilerin böyle olması kişinin sonraki ilişkilerinde de acıdan, sıkıntıdan ve aşağılanmadan haz almasına neden olabilir. Bu duruma “mazoşizm”, böyle kişilere “mazoşist” denir. Mazoşist kelimesi öncelikle cinsel yaşam için kullanılmıştır. Zamanla, ilişki biçimlerini tanımlamakta da kullanılmaya başlanmıştır. Normalde kaçınılan, hoşnutsuzluk yaratan ilişki biçimleri mazoşist için aranılan ve haz alınan durumlardır.

ÜZÜNTÜLÜ ANNE, KAYGILI BABA...

Örnek verirsek depresyondaki bir anne ya da kaygı bozukluğu yaşayan bir baba çocuğuna karşı tahammülsüzleşebilir. Anne-babanın yaşadığı psikiyatrik hastalık ne kadar ağır ise çocuklarıyla ilişkilerine yansımaları o kadar fazla olacaktır. Çocuk, anne-babanın hoşgörülü olamadığı ve uzun sürelerle saldırganca davrandığı durumları içselleştirebilir. Bu saldırganlığı anlayamayan çocuk, suçluluk duymayı ve cezalandırılmayı istemeyi de benimser. Büyüdüğünde ise kendisine böyle davranan kişilerle yakın ilişkiler geliştirebilir.
Bu ilişkilerin yaygınlaştığı bir yaşamın olumsuz sonuçları olacaktır. En belirgin olumsuzluk; acı, sıkıntı ve aşağılanma içinde yaşamaktır. Bir diğeri kişinin yeterli huzura ve mutluluğa bir türlü kavuşamamasıdır. Böyle kişilerin kendilerini cezalandırdıkları, kendilerini başarısızlığa uğrattıkları görülür. Acısız bir doyuma ulaşamazlar. Bu durumun ağır biçimlerinde kişi kendi bedenine zarar vermekten kaçınmaz.

KENDİNE ZARAR VERME

Kişinin istismara uğradığını fark ettiği ilişkilerden uzaklaşamamasında da böyle bir tablo etkili olabilir. Çünkü istismar durumları acı çeken bir mağdur ve acı vermekten keyif alan bir saldırgan içerir. İstismarın daha hafif biçimi, kişinin acı ve sıkıntı veren durumlardan, yenilgiden, başarısızlıktan kendini kurtaramamasıdır. Böyle durumları, kendini koruyacak biçimde düzenleyemez. Eğer kurtulma girişiminde bulunursa kaygılanır ve başına daha büyük sıkıntıların geleceğini düşünür. Acının içinde kalmayı yeğler. Örneğin işinde çalışanı ya da yöneticisi ile çözüm bulunamayan sorunlar yaşar ama ilişkinin dışına çıkmayı isteyemez.
Tüm bunlar kişinin yaşamındaki sorunların yinelemesine neden olur. Bu yinelemeler bazen fark edilse de sıklıkla bilinçdışında kalır. Bilinçdışında kaldıkça ve kişi sıkıntının içinde kalmaktan keyif aldıkça bir değişim yaşaması zorlaşır.

Çevremizde, acılarını anlatmaktan keyif alanlara kolaylıkla rastlarız. Mağdur olmanın prim yaptığını sık sık görüyoruz. Ne yazık ki ülkemizdeki haberler genellikle mağduriyetlere ve olumsuzluklara odaklanmakta. Bu kadar mağduriyete boğulmak bir süre sonra bunlardan haz almaya ve ayrılamamaya dönüşmemeli. TV dizilerinde art arda gelen mağduriyetleri izlemekten keyif alıyorsanız kendinizi sorgulamanın zamanı gelmiştir.