• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

"UTANÇ" İNSANLIĞI KURTARABİLECEK Mİ?

Çocuklar büyürken yapılması ve yapılmaması gerekenleri öğrenirler. Bu sırada bazı yapılanlar suçluluk bazıları utanç hissettirir. Utanma kişinin kendisine yakıştıramadığı ya da çevresinin yakıştırmadığı durumlara düşmesiyle ortaya çıkar. Beklenmedik zamanlarda beklenmedik bir açığa çıkış halidir. Diğer yandan kişinin kendisinden beklediğini ya da ondan bekleneni gerçekleştirmedeki bir başarısızlıktır.

Utanç, kişide özgüven azalması ve incinme yaratır. Utanan kişinin yüzü kızarır, görünmek istemez, örtünmek ya da yüzünü kapatmak ister. Utanç kişide, kaçma, uzaklaşma ya da saklanma isteği doğurabilir. Bu tepkiler utanmanın toplumsal yönünlerini gösterirler. Bu fiziksel tepkilerin yanında sessizleşme, geri çekilme, içe kapanma, silikleşme gibi ruhsal tepkiler de oluşabilir. İnsan, karşısındakinden utandığı kadar kendinden de utanır. Kendinden utanmak, ruh dünyasına denge, düzen ve sınırlama getirir, kişinin bir içgörü ve özdeğerlendirme yetisi olduğunu gösterir.

AYIP, AYIP!

Çocuklar utancı öncelikle bedenlerini örtme ve açma üzerinden öğrenirler. Anne babalar bedeni örtmenin ve giyinmenin sınırlarını öğretirken özel bölgelerin açık kalmasını ayıplarlar. Diğer bir ayıplanma konuşma ile gelir. Çocuk bazı kelimelerin ayıplandığını öğrenir. Bu kelimeler sadece küfürler değildir. Cinsel organların isimleri, tuvaletle ilgili kelimeler, öfkeyle söylenmiş hayvan isimleri, aşağılama tonu taşıyan sözler ayıp kabul edilir. Saygısızlık olarak görülen davranışlar  da ayıplanır.

KİMDEN UTANIYORSUN?

Utanmanın bazı yönleri, tanıdıklık ve yabancılıkla belirlenir. Kişi bazı konularda, yabancılara göre çocuklarından, çocuklarına göre eşinden daha az utanır. Utanma, yaşam biçimi ve kültür ile içiçedir. Tuvalet ve banyonun ayrı olması, tek kişilik kullanılması utanılacak durumların yalıtılmasını sağlar. Anne-babanın yatak odasının kapalı olması, çocuğa o odada ayıp bir şeyler yapılıyor olabileceğini düşündürerek merak uyandırır. Görmek ve görülmek kadar ses çıkarmak ve duymak, dokunmak ve dokunulmak da utandırabilir. Ağız şapırdatarak yemek yemek, ses çıkartarak tuvaletini yapmak ya da sevişmek ayıplanabilir, utandırabilir. Böylelikle kişinin iç dünyasında ayıp olanı ve olmayanı ayırt eden bir değerler ve ahlak düzeni gelişir.

VAR OLMANIN UTANCI

Bir eksiklik, sakatlık ya da olması gereken gibi olmama halleri de utanç yaratabilir. Eğer anne-baba, çocuğunda bir eksiklik olduğuna inanır ve çocuğundan utanırsa çocuğunun kişiliğinin merkezine utanç yerleştirebilir. Utanç çok derinden hissedildiğinde kendine güveni ve kendini sevmeyi bozar.

Utanma, kişinin kendisini kiminle kıyasladığı ve kimi örnek aldığı ile ilişkilidir. Kendini kıyasladığı kişiye göre uygun bir durumda hissedememe utandırır. Örnek aldığı kişiler tarafından eleştirilecek ya da ayıplanacak olma ihtimali de utanç yaratır. Utanma, öğrenilen ve örnek alınan bir davranıştır. Çocuk, anne-babasının nelerden utandığını öğrenerek onlarla özdeşleşir.

ALÇAK GÖNÜL VE KANAAT

Utanma duygusu olgunlaştığında alçak gönüllülüğü besler. Alçak gönüllü kişi utanılacak durumlardan uzak durur ve böyle durumlarla çatışmalı bir mücadele yaşamaz. İsteklerini ve dürtülerini denetelyebilen ve kültürel açıdan uygun bulunan yollarla doyurabilen kişiler de utanılacak durumlara düşmezler. Bu yönüyle utancın kanaat etme ile bağlantısı vardır. Kanaat, açgözlülüğün düşüreceği utançtan korur.

YÜZ KIZARTICI SUÇTAN GURUR DUYANLAR

Utanma, ayıplanma ve cezalandırılma ile gelişir, kültüre göre belirlenir. Büyürken yaptığı yanlışlar için ayıplanmayanlar ya da cezalandırılmayanlar utanma duygusunu geliştiremeyebilir. Bir diğer utanmaz grup, ağır cezalar alan ya da aşırı şiddetle ayıplananlardır. Bunlarda ar perdesi oluşur ama cezalardan nasıl kaçabilecekleri konusunda taktikler geliştirme yoluna gidebilirler. Zekasını ve sezgilerini bu yönde geliştirirlerse utanılacak  durumlardan  örgütlü bir kaçınma geliştirebilirler.

Yalan söyleme bu yolda kullanılan bir araçtır ve gerçeğin çarpıtılarak isteklerin gerçekleşmesinde ve cezadan kaçmada kullanılır. Böylelikle kişi utanç ve suçluluk hissetmekten uzaklaşır. Otorite ile sorunları olanlar yalan söylemeye ve tutarsız söylemlere eğilimlidir. Mafya, böyle bir gruptur. Cezalandırıcı bir otorite haline gelen mafya aynı zamanda suçtan para kazanır ama utanmak yerine bununla gurur duyar. Örgütlü suçlar, bir kimlik olarak algılanabildiğinden suç ve utanma arasındaki bağlantıyı kopartır. Suçtan övgü ve gurur çıkartmak, utancı yok ederek topluma ve kişiye yıkıcı bir zarar verir.

AR PERDESİ YIRTILINCA

Özgüvenin ve kendini beğenmenin aşırı artması utancı engelleyebilir. Bu haller kişinin kendisini genel geçer sınırları aşacak kadar haklı ve cüretkar görmesine yol açar. Aşırı öfke ve intikam arzusu da utancı yıkabilir. Ar perdesini aralayan bir diğer durum aşırı açlıktır. Açlık insanın gözünü kör ederek ve kendisini denetleme mekanizmalarını zayıflatarak utanmazlığa yol açabilir.

En çok utandırabilecek durumlardan biri ihanettir. Ataya, vatana, kimliğine ihanet etmek yoğun bir biçimde ayıplanır, cezalandırılır. İhanet, topluluğun tutarlılığını ve birbirine güveninin bozduğundan tehlikelidir. Utanç, bir topluluğun değerlerinin ne kadar benimsendiğini gösterir. Bu açıdan, utanmayan kişinin topluluğa sadakati sorgulanır. Bulundukları topluluklara sadakatte sorun yaşayan liderler, gösterdikleri cüretle derin bir yıkıcılığa yol açabilirler.