• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

PANİK BOZUKLUĞU NASIL BAŞLAR?

PANİK BOZUKLUĞU NASIL BAŞLAR?

İlk atak beklenmedik bir anda gelir:

Kişi 'kalp krizi' geçirdiğini ya da felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir 'ölüm korkusu' ya da 'felç olma korkusu' yaşar.

Bazen de başında bir tuhaflık, sersemlik hissi, kendisini veya çevresini bir garip ya da değişik hissetme gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, 'kontrolünü kaybetmeye' ya da 'çıldırmaya başladığını düşünerek kendisine ya da çevresindekilere bir zarar vermekten korkmaya başlar. Hasta hemen, en yakın doktor ya da  acil servise götürülür. Orada yapılan birçok muayene, çekilen film, elektrokardiyografi, tomografi ve diğer incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Hastanın nesi öldüğü sorulduğunda doktorlar 'hiçbir şeyi yok' ya da "stresten olmuş' derler. Çoğu zaman sakinleştirici bir  iğne yapılarak evine gönderilir.

Ataklar tekrarlar:

Bir süre sonra Panik Atak tekrarlar. Hasta, her yeni  atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve acil servislere taşınmaya başlar. Her seferinde yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılır ancak hiç bir şey bulunamaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bîr şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ve kalp ilacına, vitamine kadar değişik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü iyileşemez.

Beklenti Kaygısı gelişir:

Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe hasta, ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir Panik Atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe 'beklenti anksiyetesi' adı yerilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok artınr. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkulan pekişir.

Yoğun ve Sürekli Üzüntü:

Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkarlar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.

Davranışlar Değişir:

Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları "felaketler"e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar.

Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karşı evden çıkarken alkol/madde/ilaç kullanırlar. Ataklar sırasında kullanmak üzere de yanlarında ilaç, su, yiyecek v.b. taşırlar. Ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alırlar.

Örneğin atak sırasında kontrolünü kaybederek çocuklarına zarar vereceğine inanan hastaların önlem olarak evdeki bütün bıçaklan kilit altında tuttukları, çocuklarıyla yalnız kalmamaya çalıştıkları, atak sırasında fenalaşarak kendini yitireceğinden ya da bayılacağından korkan bayan hastaların, baygınken çalınır diye takılarını yanlarına almadıktan, onu baygın bulanların yardımcı olabilmesi için evinin, eşinin/ailesinin adresini, telefon numarasını, hatta tıbbi yardım için; ulaşabilmek üzere doktorunun kartvizitini taşıdıkları görülmüştür.

Bu hastalan gerektiğinde acil yardımı çabuk alabilmek için bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.

 

Psikiyatrist ve Psikoterapist Uzm. Dr. Ali Algın Köşkdere