• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

PANİK ATAĞIN MANTIKSIZLIĞI

PANİK ATAĞIN MANTIKSIZLIĞI

Kaygıyı anlamak bazen çok zor olabilir. İnsan için, anlayamadığı ve kaygı yaratan durumları anlamak bir gerekliliktir. Çünkü her insan sorunlarına çözüm bulmak, bunlardan kurtulmak ya da bunlar üzerinde egemenlik kurmak ister. Bu sağlanırsa kaygı yaratan durum önemsizleşir ve sürekli soruna odaklanmaya gerek kalmaz.

Zaman zaman mantık kaygıyı anlamakta çaresiz kalır. Bilinçdışının kuralları mantığın kurallarına uymayabilir. Örneğin mantık “A nedeninin sonucu B'dir.” diyebilir ama insanın bilinçdşında sebep sonuç ilişkileri bu mantıkla işlemeyebilir. Dış dünyada bir sorunla karşılaşıldığında buna daha çok odaklanıp üzerinde daha çok çalışılırsa istenen sonucun elde edilmesi mantıklı gelebilir. Çevresel sorunlarda kaygılanmak, bir düzeye kadar motive eder. İç dünyada ise bir soruna odaklanmak zihnin çalışmasını artırsa da bilincin aşırı düzeyde çalışması, eğer yöntemi bilinmiyorsa sorunu büyütebilir. Yani bu yaklaşımın dış dünyadaki kadar kesin bir sonucu yoktur.

Bilinçdışı, farklı nedenleri kendine özgü yollarla bir araya getirdiği için kaygının mantıklı olmayan benzerlikler üzerinden ortaya çıkma olasılığı vardır. Örneğin yaşlı, şişman ve sigara içen bir tanıdığının kalp krizinden öldüğünü öğrenen kişi, daha genç ve zayıf  olduğunu, sigara içmediğini, spor yaptığını, kalbinin sağlıklı olduğunu bildiği halde kendisinin de kalp krizi geçirebileceğinden endişe edebilir.

Başarısızlıkların getirdiği özgüven yıkımı

Burada kişinin yaşadıklarını nasıl yorumladığı ve ne tür benzerlikler ve zıtlıklar kurduğu derinlemesine bir biçimde anlaşılmaz ise mantıklı açıklamalar ile kaygıyı azaltmak mümkün olmaz. Dış dünyanın kurallarını iç dünyaya uygulama çabası bir mücadeleye ve zorlamaya dönüşür. Şunu kabul etmek gerekir ki iç dünyanın gücüne ve ısrarına karşı durulamaz. Ancak ertelemeler, dönüştürmeler ve telafiler yapılabilir. İç dünyadan gelen uyaranlar ve dürtüler, insan yaşadıkça farklı şiddetlerde de olsa süreklidirler. Bu süreğenliğin getirdiği kaygılı yinelemeler yalnızca mantık ile çözümlenemedikçe ortaya çıkan başarısızlık özgüveni yıpratır.

Panik atağı aktif bir biçimde önleyememenin getirdiği pasifizasyon
Panik ataklar sıklıkla “Ne yapacağım şimdi?” sorusunu akla getirir. Bu soru, zehirleyici bir sorudur. Eğer kişi bu soruya verdiği yanıtı yeterli bulamaz, sakinleşemez ve sürekli bir yanıt arayışına odaklanırsa çözüm bulamamak onu pasifize edebilir. Aktif bir çözümle panik atağa çare bulmaya çalışan biri için pasifize olmak daha çok kaygılandırabilir.

Bir kaleci gibi her an atak beklemek

Kaygılarını ve panik atak korkusunu sakinleştiremeyen kişi iyice alarm haline geçer. Alarm aktivitesi ile bir kaleci gibi karşıdan gelecek atağı ve şutları her an beklemek yıpratır. Yıpranma ve yorgunluk yeni panik ataklar yaşanmasına neden olur. Bazen panik atak hastaları birkaç atak geçirmiş olmasına rağmen yalnızca bunları anımsar. Kurtardığı gollere, kazandırdığı maçlara bakmayan bir kaleci gibi yalnızca yediği gollere bakarlar. Panik atağın yarattığı yenilmişlik hissi ve üzüntü tehdit edicidir.

Yapamadıklarının ortaya çıkardığı üzüntü

Panik bozukluk, insanın yaşam kalitesini uzun sürelerle bozduğunda kişinin yaşamından çok şey götürür. Sosyal yaşamda, iş yaşamında, aile içi ilişkilerde ve kişinin kendisi ile ilişkisinde istenenler yaşanamaz ve doyumsuzluk çıkar. Bu kayıplar, üzüntüler ve doyumsuzluklar kişinin özgüveninin gelişmesini ve güçlenmesini engelleyerek hastalığın sürmesini sağlar.

Ölüm senaryosundan kurtulamama

Tüm bunları terazinin bir kefesine koyarsak diğer kefede de panik atağın yarattığı ölüm korkusu vardır. Ölüm korkusu insanı öyle bir canlandırır ki hep bir uyanıklık ve alarm hali yaşanır. Panik atağı anımsatan her bir belirti, her bir anı ölüm korkusunu tetikleyerek ölüme giden senaryolar yazdırır. Bu nedenle kişinin ölüme ve yaşama nasıl baktığı kaynak sorundur.