BAĞIMLILIK MI, AŞK MI?
Bağımlılık yüklü ilişkilerin, ihtiyaçlar ve bunların karşılanması üzerine bina edildiğini söyleyebiliriz. Elbette en bağımlı ilişki anne-bebek ilişkisidir. Bir bebeği yalnız başına göremeyiz ve düşünemeyiz de. Bir bebek varsa yanında ya da yakınlarda bir anne vardır. Bazen de bir baba. Bebekler, büyüdükçe ve özerkleştikçe anne ve babadan uzaklaşırlar. Ergenlikle birlikte anne-babanın yakınlarında olmalarını istememeye başlarlar, onlara ihtiyaçları gittikçe azalır. İlişkileri ihtiyaç güdüsüyle değil kendiliğinden gelişen bir beraberliğe dönüşür.
SÜREKLİ YANYANA
İlişkilerinde bağımlılık yükü ağır olanların çoğunlukla birlikte vakit geçirdikleri görülür. Bir arada olamadıklarında ya da birbirlerinden haber alamadıklarında kaygı yaşarlar. Bağımlı kişi ihtiyaç duyduğunda sevdiği kişi yanında değil ise buna katlanamaz. Bazen bu yalnızca onun sesini duymaktır. Bağımlı ilişkiler kişinin yalnız kalma ve yalnız yaşama yetilerini geliştirmesini ve böylelikle özgüveninin artmasını engelleyebilir.
Bağımlı ilişkilerde kişiler birbirlerinin gereksinimlerini karşılamayı sevebilirler. Bu hal birbirini tamamlayan ve böylelikle geliştiren bir ilişki gibi değildir. Eğer bağımlı ilişkide iki taraflı bir doyum varsa bağımlılık ilişkisinin dinamikleri değişmeden sürer. Böyle durumlarda ilişki bir biçimde koparsa sorunlar yaşanır. Bu nedenle bağımlı ilişkilerdeki kişilerin geleceği karanlıktır.
SEVGİ=DOYUM
Bağımlı kişiler ihtiyaçlarını karşılayanları daha çok severler ve onların kendilerini sevdiğine inanırlar. Bu durum sevginin yanlış yorumlanmasına ve sevginin çıkar odaklı hale gelmesine neden olabilir. İhtiyaçlar üzerinden giden ilişkilerde sömürme ve sömürülme olasılığı artar. Sömürülme kişide ruhsal örselenme yaşama riski taşır.
DOYUM YOKSA ÖFKE VAR
Bağımlı ilişkilerin bir diğer özelliği içindeki öfke ve saldırganlık dozunun yüksek olmasıdır. Bağımlı kişiler, karşılarındaki en sevdikleri kişi bile olsa gereksinimini karşılamadığında şiddetle öfkelenir. Bağımlı kişi için bir engellenme ve reddedilme olasılığı katlanılamaz algılanınca bu olasılığı ortadan kaldırmak için öfkelerini şiddetlendirirler.
Bağımlılık oranı yüksek ilişkilerde eğer bağımlı kişi sevdiği var olmadığında yaşayamayacağına inanıyor ise bir ayrılık ihtimalinde onu da yok etmeyi düşünebilir. Kadın cinayetlerinde, eşlerine bağımlı erkeklerin yaşadığı öfkenin önemli bir rolü vardır.
SEVİLME İHTİYACI
Sevildiğine inanamayan kişiler bağımlı ilişkiler oluşturabilirler. Kendilerini değerli görmeyen ve sevileceklerine inanamayan kişiler, eğer sevdiklerinin ihtiyaçlarını giderirlerse sevileceklerine inanabilirler. Bu inanç onları köleleştirebilir ve sevdikleri kişinin her istediğini yapmaya çalışabilirler. Cinsellik böyle ilişkilerde kafa karıştırır. Örneğin sevileceğine inanamayan bir kadın, cinsel açıdan doyum arayan bir erkeğin ilgisini çektiğinde sevildiğini zannedebilir. İlgisini çektiği erkeğin cinsel açlığını doyurması, cinsel açıdan çekici bulunma ve arzulanma sevgi gibi algılanabilir. Bu tür ilişkilerin duygusal açıdan tatmin düzeyi düşük kalır ve ilişki cinselliğe bağımlı olur.
İLİŞKİDEKİ TEK YÖNLÜLÜK
Bağımlı ilişkilerde bir tekdüzelik ve tek yönlülük vardır. İlişki birçok kaynaktan beslenmiyordur. Bu tekdüzelik ve tek yönlülük içinde bireyler yalnızca bu noktaya odaklanırlar. Bu odaklanma ile yalnızca ilişki ve ilişkinin bu yönü akılda tutularak ilişki bir saplantıya dönüşür. Saplantılı ilişki kişinin kendisini olduğu gibi ortaya koymasını ve karşısındakini de olduğu gibi görmesini engeller. Kişi kendisinin de sevdiğinin de tek bir yönü ile ilgilenir. Sanki kişilerin çeşitli yönlerinin ve ögelerinin bütünlüğü yoktur. Bu hal ilişkide yüzeysellik ve sığlık hissedilmesine neden olabilir.
Sonuç olarak bağımlılık eğer kişinin yaşamındaki önemli ilişkilerde yoğunsa ve sürekliyse kişisel gelişim ve tatmin sekteye uğrayabilir. İlişki süresince sorun olmuyorsa bile ilişkinin bitimiyle birlikte çaresizlik, yetersizlik, pişmanlık ve yalnızlık duyguları yoğun biçimde yaşanabilir.