• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

TRAVMANIN RUHSAL YANSIMALARI

TRAVMANIN RUHSAL YANSIMALARI

Dissosiye olma, anımsamama, ruhsal açıdan dağılma:

Hem o anda böyle bir tepki verilmesi hem de sonraki yaşantıda bu yaklaşımın sürmesi görülebilir. Ağır travmaları, iç dünyamızda ayrı tutmak, kabullenmek, ele almak istemeyiz. Bu durumlar, şok anlarında kabul edilir ve izin verilebilir ama uzun sümesi işlevselliği ve yaşam uyumu bozar. Yaşananları ve hissedilenleri konuşmak, dile dökmek, gerçeklikle bağlantıyı kurar, olayın kabullenilmesini ve sindirilmesini sağlar.

Yeniden yaşama (hatırlama):

Travma yaşayan kişide olaydan sonra olayla ilgili anıların zihnine tekrar tekrar gelmesi sık görülür. Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı halde bile kişinin zihnine gelebilir. Bu sanki yutulamayan bir lokmanın tekrar tekrar çiğnenmesi gibidir.

 

Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar. Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur. Gerçekte bir sarsıntı olmadığı halde yer sallanıyor gibi hissetme, uyanıkken travma anıyla ilgili hayaller görme buna örnektir. Kişi bu durumu öylesine gerçekçi yaşar ki, ona uygun davranabilir: örneğin gördüğü hayallerle konuşabilir, bir tehlike olmadığı halde kaçmaya çalışabilir. Bunları anımsama ve düşünme, eğer aşılamıyorsa, zihinde bir kar topu gibi büyüyebilir. Böyle durumlarda anımsananları ve hissedilenleri dile getirmek çok önemlidir. Hiç unutulmaması gereken bir nokta anlatılan kişinin kendilik imgesi olduğu ve kişiyi ne kadar anlayabildiği ve empati yapabildiğidir.

Kaçınma:

Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur. Enkaz altında kalmış bazı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hatta o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.

Travma yaşamış kişilerde bazen olayın ayrıntılarını unutma durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek istememek”ten farklıdır ve kişi hatırlamak istediği halde hatırlayamaz.

 

Ruhsal travmalardan sonra insanlardan uzaklaşma, gelecek beklentisinin kalmaması gibi belirtiler de görülebilir. “Benim yaşadıklarımı kimse anlayamaz.” tarzında düşünme sık görülür. Kişiler olayı yaşamamış kişilerden duygusal olarak uzak hissedebilirler, duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler. Bazen kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bazı kişiler sadece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi kesebilirler. Çevrelerindeki kişilerin kendilerini anlayamadıklarını hissedebilirler. Böyle durumlarda travma yaşayan kişiyi sadece dinlemek, istediğini ve ne yaşadığını anlamaya çalışmak, destek verildiğini hissettirecek hareketler yapmak, sarılmak, kucaklamak, sıcak davranmak, yalnız bırakmamak iyi gelir. Gelecekle ilgili plan yapılamadığı için sadece o günü yaşama, aktivitelerde azalma görülebilir.

Aşırı uyarılma:

Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler. Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir, kaygı duyabilir, güvensizlik hissedebilirler. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Örneğin istemeden de olsa girdikleri binanın çatlağı var mı, kapısından kolay kaçılabilir mi diye kontrol ederler. Yolda yürürken üstüne devrilmesinden korkup direklere yaklaşmazlar. Tehlikeler konusunda abartılı tedbirler alabilirler.

Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri ani ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin aniden odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması) yol açar.

Özellikle uykuya dalmakta güçlük sık görülür. Travmayla ilgili korkular nedeniyle uykuya dalmak saatler sürebilir, normalde uyandırmayacak seslerle kişi kolayca uyanabilir.

Yukarıdaki tepkiler şok tepkileridir. Eğer bu tepkiler ve travma sonrasında yaşananlar sindirilebilir, yeni bir ruhsal yapılanma içinde anlamlandırılarak eski sıcaklıklarını kaybederlerse şok dönemi bir kabullenme dönemine dönüşür. Kabullenme ile birlikte yeni duygular ortaya çıkar, korku ve kaygı yerine öfke ve hüzün geçer. Kabullenmenin artmasıyla birlikte öfke ve kızgınlık azalır, hüzün ve üzüntü artar. Hüznün de yaşanmasıyla birlikte kabullenme iyice olgunlaşır ve yaşananlar ruhsal ve fiziksel olarak kişinin kendisini daha iyi hissettiği bir yapılanma kazanır, travma geliştirici bir deneyim olarak kişisel geçmişte yerini alır.

Depresyon:

Ruhsal travmalardan sonra sık görülen rahatsızlıklardan biri depresyondur. Depresyonun en sık görülen belirtileri isteksizlik, halsizlik, moral bozukluğu, uyku ve iştah bozukluğu ve hayattan zevk alamamadır. Depresyon ruhsal travmadan sonra ilk kez ortaya çıkabileceği gibi, daha önce depresyon geçirmiş kişilerde depresyonun tekrarlaması şeklinde de görülebilir.