• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

KENDİ BAŞINA KALABİLMEK

KENDİ BAŞINA KALABİLMEK

Kendi başına kalabilmek yalnız kalabilmekten farklı bir durumdur. Yalnız kalabilmek için önce kişinin, güvendiği birisinin yanında kendi başına kalabilme yetisini geliştirmesi gerekir. Kendi başına kalamayan birisinin yalnız kalması ona çok acı verecektir.

İnsan, yalnız kaldığında iç dünyasına dönebiliyor, iç dünyası ile bağlantı kurabiliyor ise yalnız kalması sorun yaratmaz. Kendini oyalayabilir, kendine uğraşlar bulabilir ve bunlardan haz alabilir. Eğer insan iç dünyasında güvenli hissetmiyor ise, korkuları varsa yalnız kalması zorlaşır. Böyle bir sorun yaşanıyorsa önce güvende hissettiği bir ilişki içinde iç dünyasındaki güveni tesis etmelidir.

Bu güvenin oluşmasında, anne ile kurulan ilişki çok önemlidir. Eğer anne, çocuğunun gereksinimlerini yeterince karşılıyor ise çocukta çevresine karşı bir güven gelişir. Bu güveni içselleştiren çocuk kendi başına kalmaktan korkmaz.

İkinci aşama annenin çocuğunu kendi başına bırakabilmesi ve ona oynama olanağını sunmasıdır. Bu, yapışık annelerin çocuklarına veremediği bir izindir. Annesi çevresinde iken çocuk iç dünyasına daha kolay inebilir ve oyuna dalabilir. Böylelikle iç dünyasındaki yaratıcılığı kullanabilmeyi öğrenir. Buna alışır. Bu alışkanlık erişkinlikteki yaratıcılığın ve üretkenliğin temelini oluştururken sosyal ilişki kurma gücünü artırır.

Bununla da kalmaz, insan iç dünyasından yararlandığı bir yaratım içinde kendisini gerçek hisseder. Çünkü bilinçdışını kullanabiliyor ve bunu gerçeğe dönüştürebiliyordur. Bu bir tür kendini gerçekleştirme halidir. Eğer insan yalnızca dışarıdan gelen baskılarla yaratmak ve üretmek zorunda kalıyor ise bu yaratımın doyumu kalıcı olmaz. Yıllar sonra yaşamını boşuna geçirdiğini düşünmeye başlar, kaybetmiş ve sahte hisseder. Örneğin kendisini yalnızca kocasının ya da çocuğunun yaşamına adayan bir kadın kişisel yaratıcılığından vazgeçmiş ise kocası ya da çocuğu yaşamından çıktığında ağır bir depresyona girer. Ya da maddi olanaksızlıklar yüzünden tüm yaşamı işi olmuş bir öğretmen emekli olduğunda çökkünlük yaşar.

İnsanın kendisini gerçek hissetmesi duygusal bir olgunluk getirir ki böylelikle kişi kendi başına kalabilmeye başlar. Ancak bu aşamadan sonra insan birisiyle tatmin edici bir ilişki kurabilir. Örneğin sevgilisinin varlığında kendi başına kalabilir ve istediği zaman ona yönelebilir. Sevgililik ilişkisi içinde kendini gerçekleştirmeye ve üretmeye devam edebilir, bunlardan haz alabilir.