• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

İLİŞKİLERDE ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

İLİŞKİLERDE ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
Bilim dünyasında buna benzer bir durum, bazı insanların yaşamlarında çaresizliği öğrendikleri ve bu nedenle çare olabilecek başka yolları ve durumları denemedikleri biçiminde açıklanmıştı. Öğrenilmiş çaresizlik tanımını ortaya atan Martin Seligman 1970’lerde depresyon üzerinde çalışmıştı. Hayvanlarla yaptığı deneylerde, bir uyaran karşısında çaresizleştirilen hayvanların daha sonra bu durumdan kaçma ya da kaçınma şansları olduğunda bu yolları denemediğini gözlemlemişti. Bu bulguyu depresyonu, aile içi şiddeti ve madde bağımlılıklarını açıklamakta kullanmıştı. Ama öğrenilmiş çaresizliği yalnızca bir davranış olarak ele almıştı.

DEPRESİF KİŞİLERDEKİ ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
İlişkilerinde yıllarca çaresizlik hisseden ve depresyonda olan hastalarla çalışıldığında bu durumun yalnızca öğrenilmiş bir davranış kalıbı olmadığı görülür. Bu kişiler ilişkilerinde çaresizlik hissetseler, üzülseler de umutludurlar. Bir gün karşılarındaki kişinin, eşlerinin değişeceği umudunu taşırlar. Kaybettikleri yıllara bakıldığında bu kişiler fazla iyimser olduklarını, eşlerini gözlerinde çok iyi gördüklerini düşünebiliriz. Genellikle çok çaba harcarlar ve çok özveride bulunurlar. Bazen kendilerini kaybettikleri ya da yokmuş gibi yaşadıkları olur. Tabi bu durum ne kadar “yaşama” olarak tanımlanır diye sorulabilir. Sanki bu daha çok diğeri için yaşamak gibidir. Ve sonuçta yaşam, kişinin içinde hep bir hüzün bırakır: yaşanmamışlıkların hüznü.

ÇARESİZLİĞİN SENARYODAKİ YERİ
İlişkilerdeki çaresizliği değerlendirirken unutulmaması gereken bir nokta insanların iç dünyasıdır. İnsanlar büyürken, büyüdükleri dünyayı anlamak için iç dünyalarında bazı senaryolar yazarlar ve daha sonra dünyayı bu senaryolara göre değerlendirirler. Bu senaryolarda, senaryoyu yazan kişi ve ilişki içinde bulunduğu kişiler çeşitli roller üstlenirler ve yaşam bu roller üzerinden devam eder. Burada öğrenilen çaresizlik değil, kişinin kendisine ve karşısındakilere biçtiği rollerdir. Çaresizliğin hissedilmesinin yerine senaryoları tekrar ederek çareler bulunmaya çalışıldığı olur.

ÇARESİZLİK YALNIZ DEĞİLDİR
Bu yüzden insanın çaresizliği yalnızca çaresizlik değildir. Çaresizlik; bazen gücü ve kontrolü, bazen karşısındakini çaresiz bırakmayı, bazen çekilen acılardan haz almayı, bazen çaresizlikle kazanmayı ve karşıdan bir şeyler almayı içerir. Sıklıkla çaresizliği doğuran kişi, çarenin beklendiği kişidir de. Unutulan nokta çarenin kişinin kendisinde olduğudur. Ama ne yazık ki başkasına kızmak her zaman daha kolaydır ve eşe kızarak geçirilen ömürlerin sayısı az değildir.

Sonuçta çaresizlik ilişkilerde öğrenilir ve ilişkilerde yinelenip pekişir.