• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

İLİŞKİLERDE SENKRONİZASYON

İLİŞKİLERDE SENKRONİZASYON

İletişim sözlerle ve sözel olmayan yollarla kurulur. Konuşma ile iletilen söz dizisi karşıya bir bilgi aktarır. Söz dizisinin söylenme hızı, tonu, seçilen kelimelerin niteliği iletişime bir duygu ve derinlik katar. Bu sıradaki mimik ve beden duruşu ile karşıya aktarılanlara öznel bir nitelik kazandırılır. İkili ilişkilerde kişinin zaman içinde tanınması ile anlatım biçimi değişir. Eğer ilişkiye güven ve sevgi hakimse anlatım kolaylaşır. Eğer ilişkiye şüphe ve güvenszlik hakimse iletişim karmaşıklaşır, yeni sorular ortaya çıkar. Eğer ilişkiye bir güç mücadelesi hakimse iletişim taktiksel bir boyut kazanır ve arkaplandaki duygusal gerilimin yükü artar.

GÜVEN VE ŞÜPHE

İlişkilerdeki iletişim ne kadar söze dayalı olursa o kadar açık hale gelir. Tabiki kişinin niyeti de önemlidir. Karşısındakini yanıltmak ya da düşüncelerini karıştırmak için çok konuşanlar vardır. İyi niyetle ve samimiyetle kurulan bir ilişkide bilgi ve duygu alışverişi döngüsel bir biçimde sürer, derinleşir. Şüphe ve güvensizlik minimum düzeye iner. Böyle bir ilişkide sevgi, sıcaklık ve diğerinin isteklerini öne çıkarma, fedakarlık vardır. İlişki tatmin edicidir.

BERABER YAŞAYABİLME

Bu nitelikler ilişkide bir senkronizasyon oluşturur ve buna anlaşma deriz. Birbirlerini tanıyan iki kişi birlikte hareket edebilmeye başlar. Bu senkronizasyon ile çiftlerin ve ailelerin yaşamları birliktelik içinde sürer. Topluca hareket etmek bu senkronizayonu artırır, ilişkilere bir ritm katar. Beraber yenen yemekler, çıkılan tatiller, yapılan kutlamalar, beraber çekilen sıkıntılar ve çileler, zorlukların içinden beraberce çıkmak ilişkiyi güçlendirir. Beraber yapılan her etkinlik ilşkiyi beraber yazılan bir öyküye dönüştürür. İnsanın ilişkiye ait hissetme duygusu güçlenir.

Böyle bir beraberliğin sağlanamaması farklılaşmaya neden olur, anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Anlaşmazlıkların aşılamaması kişilerin arasındaki mesafeyi açar. Beraber olmak isteyen ama bunu başaramayanlar acı ve mutsuzluk hissetmeye başlar.

“KİM HAKLI?”

Haklılık mücadelesi ilişki içindeki birliktelik duygusunu zedeleyebilir. Rekabet ve güç mücadelesi anlaşmayı zorlaştırır. İkili ilişkilerde ortaya çıkan “Kim daha haklı?” sorusu ilişkinin dengesini bozar. Haklılık mücadelesi içinden çıkılamayan bir hale dönüşebilir. Her iki tarafta kendisinin haklı olduğuna inanır. Haklılığa dair inatçılık yapma ilişkideki eşgüdümü ve senkronizasyonu bozar. Çiftlerin birbirine eşduyum yapamadığı durumlarda, eşlerin birbirine hak vermemesi ile çatışma derinleşir. Diğerini haklı görememe şiddetlendikçe bu sorunun içinden çıkılamaz. Eğer iletişim karşısındakine hak verebilmeyi sağlıyorsa anlaşma ihtimali artar.

KÜSME

İlişkilerin senkronizasyonunu bozan bir diğer durum “küsme”dir. Kolay incinebilir kişiler çabuk küserler. Küsme bir yönlendirme, yönetme ve manipulasyon aracı olarak da kullanılabilir. Küsme, iletişimi kopararak anlaşmayı bozar. Sık küsme bir güç gösterme biçimi olabilir. Çiftler arasında ve aile içindeki uzun süreli küskünlükler ruhsal sorunlara zemin hazırlar. Küsmek, örtük olarak yoğun bir öfke gösterme biçimidir ve karşısındaki kişiyi çaresizleştirir.

ÖFKE VE AFFETME

İlişkilerde zaman zaman kazalar ve sorunlar çıkar. Bu kazaların çiftleri ne kadar kızdırdığı ve bu kızgınlığın nasıl aşıldığı ilişkinin geleceğini belirler. Şiddetli öfke, suçlama ve affedememe çift ilişkisinin yıkılmasına neden olabilir. Sürekli olarak karşısındakini suçlama ve kendini hiç suçlu hissetmeme ile bir çıkmaza girilir.  Bazen ilişki tamamen kopmaz ya da kopamaz ama çiftler birbirlerini suçlama ve birbirlerinden intikam alma döngüsüne girerler. Suçlamalar ve aşağılamalar yeni öfkeler yaratır. Bazı çiftler bu süreçten gizli bir haz alırlar. Öfke ve intikamın tadı bu kısır döngüden çıkmalarını engeller.