• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

SELFIE ÇEKME ZORLANTISI HASTALIK OLMA YOLUNDA

SELFIE ÇEKME ZORLANTISI HASTALIK OLMA YOLUNDA

Amerika Psikiyatri Birliği bir günde defalarca kendi fotoğrafını çekmeyi ve bunu sosyal ağlarda paylaşmayı bir hastalık olarak sınıflandırıyor diye bir dedikodu var.
Bu duruma bulunan isim ilginç olmuş. İltihaplı hastalıklarda kullanılan -itis ekini kullanarak kendiliğin iltihaplanması anlamına gelen selfitis demişler. Ne yazık ki bu, psikiyatrik hastalıkları tanımlamada pek kullanılan bir yol değil.
Ancak konu asparagaslarla gündeme gelmiş olsa da üzerinde durulması gereken yönler taşıyor.

Selfie nedir?
Selfie, kişinin kendi cep telefonunu ya da fotoğraf makinesini kullanarak kendi fotoğrafını çekmesidir. Gelişen teknoloji sayesinde cep telefonlarındaki çift taraflı kameralar, cep telefonlarının ayna gibi kullanılmasını da sağlamaktadır. Kişi kendisini çektikten sonra fotoğraflarını internet üzerinden sosyal ağlarla paylaşarak bu fotoğrafları teşhir edilebilmekte ve bunlara yapılan yorumları takip edebilmektedir.

İlk selfie annenin yüzündedir:
Bebek gelişirken annenin yüzü önemli bir görev üstlenir. Eğer anne ruhsal açıdan sağlıklı ise bebeğinin varlığı, bakımı onu mutlu eder ve yaşadığı doyum annenin yüzüne yansır. Bu yansımada; tanınmanın, sevilmenin ve güvenin mutluluğu vardır. Bebeğin gördüğü, annesinin yüzünde nasıl göründüğüdür. Bebek bu görüntüyü farklı aile bireylerinden edinmeye devam eder ve kendisiyle ilgili bir imaj oluşturur.

Eğer çocuk annesine/ailesine bakar ve orada kendisini göremez ise etkileşime giremez ve oynayamaz. Çünkü bir etki yaratmadığını ve yanıt alamadığını hissedecektir. Bu açıdan internet ve sosyal ağlar, gerçek yaşamda etkileşime girilemeyecek kişilere ulaşma ve onlarda bir etki yaratma şansı vermektedir. Bu oyuna kendini kaptıranların geçmişte oyun arkadaşı sıkıntısı çektikleri söylenebilir. Diğer bir açıdan bakarsak, oyun arkadaşlarıyla tatmin edici bir alış veriş yaşayamadıklarını ama onların beğenilerine gereksinim duyduklarını düşünebiliriz.

Bir tepki alma ihtiyacı olarak "görülme":
Çocuklar bir tepki alma konusunda ısrarcıdırlar. Eğer tepki gelir ve oyuna dönüşebilir ise gelişime gidebilecek bir yol açılır, tepki alınmadığında ise kaygan ve patinaj yapılan bir yola düşülür. Yansıttıklarını geri almanın çabası değişik biçimlerde sürebilir. Yansıtılanlar geri alınamazsa huzursuzluk artar. Artan kaygı aynı yolların tekrarlanmasına ama bu tekrarların yarattığı saplantının kişiye iyice yapışmasına yol açar. Bir süre sonra çocuk yansıtmaktan vazgeçebilir, umutsuzluğa düşebilir.

Burada önemli bir öge yansıtılanların nasıl yorumlandığıdır. Çocuk yansıttıklarını; ihtiyacı olan görülme, sevilme, şefkat görme, sınırlanma, yardım alma, anlaşılma gibi dönüşmüş biçimlerde geri alamazsa bu ihtiyaçlarını karşılama çabası sürer. Bazen çocukların (bazen erişkinlerin) mesajları yanlış yorumlanır ve travmalara neden olabilir.
Günümüzde görülme ve anlaşılma ihtiyacı, teknoloji ile yeni bir boyut kazanmıştır. Ardarda, farklı zaman ve mekanlarda nasıl olduğunu bildiren ve sürekli beğeni (like) almak isteyen kişinin durumu düşündürücüdür.

İnternetteki etkileşimlerin duygudan yoksunluğu:
Ayna, telefon ya da kamera soğuk ve sabittir. İnsani ilişkilerdeki duygusal derinlik ve çeşitlilik yoktur. Gülen ve ağlayan yüzler bir yere kadar fayda verir :)) Duygusal etkileşim ise yalnızca beğenilmekten daha derine etki eder. Örneğin sevgi alabilmiş bir ergen aynaya baktığında, güzelliği kadar kendisini de görebilir. Ergenlikte ayna önünde vakit geçirme genelde normaldir, ergen değişen bedenini tanımaya çalışır.

Beğenilenin kişiliği:
Sağlıklı biri, güzellere/yakışıklılara aşık olduğunda onlarda yalnızca bir güzellik/yakışıklılık görmeyecek onları kişi olarak da görebilecektir. Ama beğeniler, beğenilenin yerine geçerse ortaya bir selfie yayınlama ve beğenecek ayna arama zorlantısı çıkabilir. Ayna olarak arkadaşlar, onaylayıcı aile üyelerinin yerini alabilirler. Pamuk Prensesle rekabet eden üvey annesinin aynaya sorduğu soru gibi sürekli tekrarlanabilir: "Ayna ayna güzel ayna, söyle bana benden daha güzeli var mı bu dünyada?" Ne yazık ki hep vardır.

Gerçek olabilmek:
Gerçek olma isteği, gerçek kendini tanıma çabası ve gerçek kişiyi ortaya çıkarma gereksinimi genlerimize işlemiştir. Bunlar isteklerin doyurulması ve doyurulmaması ile yakından ilişkilidir. Gerçek hissetmemek ya da sahteliğin çok öne çıkması, dürtülerden doyum ve haz alınamamasına neden olduğundan acı verir, tüketir. Fazla doyurulması ise kişinin gerçekliğinden kopmasına neden olur.

İnsanın, gerçekte ne olduğunu bilemeyince yaşadığı anlamsızlık ağırdır. Anlam arayışı bir biçimde karşımıza çıkar. Anlam arayışının kendisi; görülmek, beğenilmek ve ilgi çekmek olduğunda facebook bir narsisizm tuzağına dönüşebilir. Böyle bir anlam arayışı doyurucu sonuçlar getiremeyeceğinden boşluk hissine kolaylıkla dönüşebilir.

Selfie'lerin güzel hatıralar olarak kalması dileğiyle.