• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

TOPLUMSAL PARANOYA VE PARÇALANMA

TOPLUMSAL PARANOYA VE PARÇALANMA

Şüphe ve kuşku, bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkillenme ve sorgulama halidir. Gerçeği ve doğruları öğrenmede, bulmada, oluşturmada şüphe ve kuşku insana yollar açar. Örneğin güvenliğinden şüphe eden birisi gereken kontrolleri yaparak şüphelerini giderir ve güvenliğini sağlar. Hezeyan ise şüphe ve kuşkunun gerçeği iyice bozmuş halidir. Hezeyanlı kişi gerçekleri değerlendirememeye, gerçek ve hayali ayırt edememeye başlar. Şüphelendiği durumları kontrol etse, gerçekleri görse de şüpheleri azalmaz. Halk arasında “paranoyak” olarak tanımlanan bu kişilerde bir psikiyatrik rahatsızlık vardır. Şüphe ve şüphecilik, gerçeği aramanın bir uçta, gerçeklere inanamamanın öbür uçta olduğu bir yelpazede yer alır.
Bireyler, kaygı ve stres durumlarında farklı biçimde düşünmeye başlarlar. Bu farklı düşünme biçimine psikolojide gerileme denir. Psikolojik gerileme hali, kişinin yalnız ya da topluluk içinde olmasına göre değişik biçimlerde yaşanır. Kişisel özellikler de belirleyici rol oynar. Toplumlar ise ekonomik ve siyasal sorunlarda, savaş ve çatışma hallerinde psikolojik açıdan gerilerler. Hem bireylerin hem toplumların psikolojik açıdan gerilemeleri iyi yönetildiğinde ilerleme ve gelişme fırsatı doğurur. Diğer yandan toplumsal gerilemeler adaletin sağladığı düzen içinde gerçekleşmezse veya uzun sürerse toplumun dağılma tehlikesi vardır.

İKİYE BÖLÜNME
Psikolojik açıdan gerileyen ve paranoyaların şiddetlendiği topluluklardaki en belirgin özellik iyiler ve kötüler olarak ikiye ayrılmalarıdır. Toplumumuz böyle bir yarılmanın içine girmiştir. İktidar yanlıları ve diğerleri olarak yaşadığımız yarılma; siyaset, basın-yayın, eğitim, sağlık, hukuk gibi tüm toplumsal alanlarda yaşanmaktadır. Bu iki grup birbirini dinlememek ve anlamamak konusunda direnç geliştirmiştir ve kopuş artmaktadır. Bu kopuş toplumdaki, tüm grupların hemfikir olduğu gerçekleri temel alarak eyleme geçme ve yaşam oluşturma yetisini bozmaktadır. Örneğin başkanlık konusu böyle bir konudur.

PARANOYA
İşin kötüsü toplumumuzda farklı eksenlerde bölünmeler vardır. Genel geçer gerçekler üzerinde uzlaşma oluşmadığında topluluk, fanteziler ve hayaller üzerinden hareket etmeye başlar. Bu gidiş, gerçeğin ve hayalin karışmasına, korkunun artmasına yol açar. Adalet ve güven duygusu azalır paranoyak şüpheler, çatışmalar, saldırganlık ve öfke ortaya çıkar.

KAPALI GRUPLAR
Ortak gerçeklerde buluşmak kadar toplumsal sağlığı koruyan bir diğer etken de diyalog ve iletişim ağının güçlü ve özgür olmasıdır. Sosyal yaşamdaki iletişim ağında; içine kapanan, gizlenen ve genel toplumdan ayrı bir gerçekliğe gömülen gruplar ayrışarak bölünme yaratırlar. Bunun acı örnekleri PKK ve Gülen Cemaatinde görülebilir. Bu grupların kendi gerçeklikleri vardır. Böyle grupların üyeleri, liderlerinin düşüncelerini kendi değerlendirmelerinden geçirmeden kabul ederler. Bu kabul ediş, bir yiyeceği çiğnemeden yutmaya benzer. Tadı alınmayan yiyeceklerin bünyeye zararlı olup olmadığı anlaşılamaz, çiğnenmeden yutulan yemek mideye oturur.

YABANCI GÖÇMENLER
Ülkemiz farklı bir toplumsal yutma işlemini Suriyeli göçmenler ile yapmıştır. Burada lokma çok büyüktür ve sindirimi zor bir içerik taşır. Toplumsal dengeleri bozabilecek bu özellikleriyle bölücü etki yapma riski yüksektir. Gelen sığınmacıların ağır travmalar taşımaları, farklı bir dil konuşmaları ve içlerinde teröristler barındırma ihtimali çatışma için zemin yaratmaktadır. Yabancılara karşı duyulan korkuları beslemektedir.

TOPLUMSAL HASSASİYETLER VE DEĞERLER
Toplumların psikolojik açıdan gerilediği dönemlerde liderlerin önemi belirginleşir. Eğer liderler adalet, iletişim ve sağduyu yerine karşı grubu ezmeyi ve dinlememeyi tercih ederse çatışmalar artar. Son yıllarda Atatürk’ten hatıra kalan semboller bozulmakta ve bu yöndeki hassasiyetlere saygı gösterilmemektedir. Atatürk, Türkiye’nin lider kurucusu olduğu için milli tarihte ve kimlikte özel bir yeri vardır. Eğer Türk kimliğinin direği olan bir şahsiyetin anısına hürmet edilmezse kimlik duygusu yaralanır ve toplumda öfke birikir.
Son yıllarda toplumsal açıdan biriken diğer duygular arasında acı ve üzüntü vardır. Her gün gelen ölüm ve şehit haberleri bireylerin içindeki yasın yaşanmasını güçleştirmektedir. Yasın yaşanmaması ölümün inkar edilişini şiddetlendirir. Ölüm ve kayıp inkar edildikçe insana verilen değer ve yaşamın kutsallığı zedelenir. Ölümün sıradanlaşması çatışmayı ve ölümü kolaylaştırmaktadır.
Ölüm ve şehitliğin dışında başka toplumsal değerler de sıradanlaşmaktadır. Tüm toplumu etrafında toplayan değerlerin sıradanlaşması, spor gibi genel etkinliklerin siyasetten uzak tutulamaması bölünmeye yol açmaktadır. Toplumsal değerler siyaset malzemesi yapıldığında yıpranırlar ve değerlerin birlik duygusundaki yapıştırıcı gücü azalır.

KAN DAVASI
Toplumdaki psikolojik gerileme çatışma ve savaşın eşiğine geldiğinde topluluklar kendine özgü işaretler kullanmaya başlarlar. Asker üniforması gibi her topluluk kendi yandaşını işaretlerle belirler. Bu bazen bir kelimenin farklı söylenişi ile yapılır. Örneğin Esad ve Esed gibi. Bir sonraki aşama grubun işaretini taşımayana saldırma aşamasıdır. Henüz toplumumuz bu aşamaya gelmedi ama iktidar yanlıları ya da diğerleri giyimleri ve konuşmaları ile iyice farklılaşmaya başladılar. Türkiye, bu tür ayrışmaları askerler ve siviller, sağcılar ve solcular olarak defalarca yaşamıştır. Bu ayrışmalar mağduriyetler yaratmış, geçmişin bazı mağdurları bugün iktidar olmuştur. Eğer iktidarı elinde tutanlar adaleti sağlayamazsa ve intikam alırcasına mağdur ederse bu kısır döngü kan davasına dönüşebilir.